Balzac'ın 1837-1843 yılları arasında geçen klasik romanı, yazar olma yolunda Angouleme'den Paris'e giden genç şair Lucien de Rubempré'ye odaklanıyor.
Süre
149 dakika
İzlenme
67,346 izlenme
Kategori










Balzac'ın 1837-1843 yılları arasında geçen klasik romanı, yazar olma yolunda Angouleme'den Paris'e giden genç şair Lucien de Rubempré'ye odaklanıyor.
1830lu yıllar Fransa'daki sosyal ilişkiler efsanevi bir şekilde anlatılmış. Şöyle bir düşününce sadece Fransa'yı ya da sadece o yılları değil adeta günümüz dünyasını da anlatıyor. Balzac, geleceği de katmış romanın içine sanki. O zamanki gazete yazarları, şimdiki sosyal medyacı ve televizyoncu tipler... Romanı nasıl iyiyse artık öyle bir mükemmel senaryo var ki hırs, menfaat, yalan - dolanla geçen, her insanın her yüzünü gösterdiği koca bir iki buçuk saat. Akıp gidiyor, kendi adıma sadece son yarım saat sıkıldım. Dönemin atmosferi o kadar iyi görünüyor ki, hem anlatılanlar hem sahneler, sanki yaşamış gibi tanıyorsun o dönemi. Sonlarda çalan Vivaldi'den favori şarkım la follia başta olmak üzere müziklerle de etkileyicilik artırılmış. Açık sahneler sebebiyle ailece izlenmez. Yani her yönüyle tipik Fransız filmi:) o kadar rahatlar ki satanik semboller, cinsel sahneler, tüm günahlar, tepeden bakmalar, alay etmeler hiçbir şey gizlemeden rahat bir şekilde anlatılıyor. Bizim gizli yaptığımız şeyleri adamlar açıktan yapıyor yani:) İnsana ve tarihe merakı olanlara tavsiye edilir. Vizyon genişletici etkiye sahiptir.
Sanatsal şiirsel bir anlatısı var. Bir yasak aşk hikayesinden, zengin fakir, soylu köylü, doğru yanlış, gerçek yalan okumaları yapıyor medya, siyaset , insan ve cemiyet dunyasınin karanlık taraflarını iyi resmetmiş. Aksiyoncuları sarmaz heralde. Ben beğendim.
2saat30dk 'yı 3x hızla seyrettiğimden anladığım, matbaanın bize geç gelmesi gerçekten de büyük kayıpmış. :)) Medya ilk keşfinden beri hiç değişmemiş. Fakir doğduysan fakir ölürsün. Romandan uyarlandığından olsa gerek, anlatanın betimlemeleri , tasvirleri alt yazı okurken çok yoruyor.